Her gün okul ortamında eğitim gören sınavlara girip çıkan öğrencinin anne babasına önemli görevler düşmektedir. Anne babaya düşen önemli görevler ailenin bütçesinin sınırlarını zorlayarak çocuğuna en iyi eğitim imkanlarını sunmak ve ona uygun çalışma şartlarını hazırlamakla sınırlı değildir.
Ø Kaç yaşında olursa olsun kişilerin çalışmayabaşlamak için “ Çalış!...” şeklinde bir uyarıcıya ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Eğer çocuğunuzla ilişkiniz genel olarak iyi ve yumuşak ise ara sıra onun dersleri yönünde yapacağınız bu tür uyarılar motive edici olabilir. Ancak özellikle ergenlik döneminin de etkisi ile ilişkileriniz ara sırada olsa sertleşiyorsa “Çalış” uyarıları aranızdaki gerginliği arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Anne babanın çocuğu ile arasında kuracağı sıcak diyalog bu uyarılardan daha etkili olmaktadır.
Ø Kendi dertleriniz ile çocuğunuzun hayatını birbirinekarıştırmamalısınız. Doktor olmayı çok isteyip de çeşitli sebeplerle olamayan anne veya baba çocuğuna bu yönde baskı yaparsa öğrenciyi strese sokmuş olur. Böyle bir istekte bulunmadan önce çocuğunuzun okul hayatında şimdiye kadar olan başarı durumunu, onun ilgi ve yeteneklerini, gelecek ile ilgili hayallerini de göz önünde bulundurmanız gerekir. Matematik dersini hiç sevmeyen veya başaramayan, bu derste zorlanan bir öğrenciye mühendis olması yönünde baskı kurmak onu gereksiz yere strese sokacağı gibi başarılı olduğu alanlar göz ardı edileceği için okuldan ve derslerden soğumasına sebep olabilir.
Ø Anne babanın çok küçük yaştan başlayan yüksekbaşarı beklentisi, çocuğun hatalarını düzeltmek için onu eleştirmek çocuğun sert yöntemlerle eğitilmesi, yargı ifadesi taşıyan olumsuz sıfatlarla nitelemek (haylaz, sorumsuz, tembel…) çocuğun kendine olan güvenini zayıflatır. Bunun sonucu ortaya çıkan kaygı başarıya olumlu katkısı olmayan kaygıdır ve bununla başa çıkmak çok zordur.
Ø Çocuklarımıza ne söylüyorsak öyle olma ihtimallerini artırırız. Biz çocuğun tembel ve zeki olmadığını düşünüyorsak bunu ona söylemesek bile o hissedecektir. Kısacası çocuğumuza olumsuz olarak ne söylersek “öyle” olmasını kolaylaştırırız.
Ø Çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamayın “ Komşunun oğlu hep teşekkür alıyor”, “Sen niçin sınıf birincisi olamadın?” gibi kıyaslamalar çocuğunuzun kendine olan güvenini sarsacaktır.Sınav heyecanının en büyük sebepleri kişinin kendi ile ilgili kaygılarının yanında bu tür kıyaslamalardır. “Anneme ne diyeceğim”, ”Tanıdıklarıma mahcup olacağım” vb. düşünceler başarıyı büyük oranda düşürmektedir.
v Öğrenciye eğitim görmenin gerekçeleri açıklanmalı, ona geleceğine ilişkin planlar yapmasında, bir amaç belirlemesinde yardımcı olunmalı.
v Öğrencinin başarılarını takdir edin. Ondan çok şeybekleyerek korkutmayın, kendine güvenini kırmayın. Başarısız olduğu zamanlarda bile ona başarabileceğini, buna inandığınızı belli edin.
v İnsanlar sonunda bir sınama-ölçme-değerlendirmeolan konulardan kaygı duyarlar. Bu kaygının rahatsız edici boyutta olmasını engellemesi için öğrencinize güven verin.
v Öğrenciyi ders çalışmaya istekli kılmak için önlemleralın. Sevmediği yada zorlandığı bir dersi çalıştıktan sonra onun sevdiği bir şeyi yapmasını ödül olarak verin. Sözle takdir edin. Örneğin çalışma sonrası birlikte güzel zaman geçirmek üzere anlaşmalar yaparak ders çalışmasını zevkli bir olay haline getirebilirsiniz.
v Öğrenciler kendilerini belirli bir amacayönlendirirken temelde iki yöntem benimserler. Bunun ilki korku yada korkutma yolu ile çalışmaktır. Sınavda kalma korkusu –not korkusu-, sınavda başarılı olamayacağı korkusu gibi… Bu yöntemde yapılanlar değil yapılamayanlar görülür.
İkinci yöntem “teşvik” duygusuna dayanır. Burada belirlenen amaca ulaşmanın sağlayacağı olumlu sonuçlar düşünülür. Bu bir tür güdüleme tarzıdır. Bir başka deyişle saptanan amaca uzanan yoldaki her bir adımda bizi olumlu sonuçlara daha da yaklaştıracak davranışlar görülür ve teşvik edilir. Bir motivasyon tarzında yapılamayanlar değil, yapılanlar görülür.
fenciyim.com