Yüklü parçacıkların devinimlerinin etkisiyle ortaya çıkan çekme ya da itme kuvvetidir.
Elektrik motorlarının çalışması magnetik kuvvetlerin varlığına dayanır, mıknatısın demiri çekmesi de magnetik kuvvetin sonucudur.Durağan elektrik yükleri arasında elektriksel kuvvetler oluşur; hareketli elektrik yükleri arasında ise hem elektriksel, hemde magnetik kuvvetler ortaya çıkar.Hareketli iki elektrik yükü arasında etki gösteren magnetik kuvvet bunlardan birinin oluşturduğu magnetik alanın öbürü üzerindeki etkisi olarak tanımlanabilir.
Bu görüş açısından, hareketli ve elektriksel olarak yüklü iki parçacıktan ikincisine etkiyen magnetik kuvvet (F), bu parçacığın elektrik yükü (q2), hızının büyüklüğü (V2), birinci parçacığın oluşturduğu magnetik alanın şiddeti (B1) ve ikinci parçacığın hareket doğrultusu ile bu magnetik alanın doğrultusu arasındaki açının sinüsü ile orantılıdır.İkinci parçacığın hareketi alan doğrultusunda ise magnetik kuvvet sıfırdır; hareket alan doğrultusuna dik ise kuvvet de en büyük değerini alır.
Hareketli yüke etkiyen magnetik kuvvet, bu yükün hız vektörü ile yük çevresindeki magnetik alan vektörünün belirlediği düzleme dik doğrultudadır.
MAGNETİKLİK
Mıknatıs taşı (Latince magnes) denizcilerin yeni dünyalar keşfetmesine yardımcı oldu; ama denizciler şaşırtıcı sırlarını uzun yıllar bilim adamlarından sakladılar.Bir mıknatısın daha küçük mıknatıslardan oluştuğunu gösteren “kırık mıknatıs” adı verilen deney 1269 yılında yapılmışsa da, manyetikliğin yapısı konusunda ilk belirtiler, 1820 yılında Oersted’ın elektrik akımının mıknatıslı bir iğneyi saptırma özelliğini gözlemesiyle ortaya çıktı.Bu saptamadan sonra manyetikliğin akımlarla ilişkisi olduğu, Dünya, Güneş ve Gökadamız ölçeğinde manyetik alanların akımlardan kaynaklandığı anlaşıldı.Ne var ki, bir mıknatısta bu akımları gözlemlemek mümkün değildir; şu halde mikroskopik bir yapıları olması gerekir.
Önce bu akımlar elektronların çekirdek çevresinde, sonra kendi çevrelerinde dönmesine (“spin”) bağlandı; ancak atomun bu gezegen biçimindeki görünümü daha sonra düzeltildi: parçacıklar da minik mıknatıslar gibi davranıyordu.İşte bunların manyetik özelliklerinden dolayıdır ki, NMR (nükleer manyetik rezonans) ile görüntüleme tekniğinde yararlanılan protonlar dokularımızın sağlığı hakkında bize bilgi verir ve elektronlar Güneş’in veya çok uzaklardaki pulsarların manyetik alanlarını ölçmemizi sağlar.
Bizim ölçeğimizde bir malzemenin mıknatıslanması, parçacık düzeyindeki bu küçük mıknatısların bir dış manyetik alanın etkisi altında (kısmen) doğrusal dizilimiyle açıklanır.Ama ana bileşeni demir, kobalt veya nikel olan bazı alaşımlar, en azından sıcaklık belirli bir “kritik” değeri aşmadıkça kendiliğinden mıknatıslanma özelliği gösterir.Olayın kesin açıklaması, kuvantum fiziğine ve faz geçişleri kuramına (hal değişimleri) dayanır.Kritik sıcaklık dolayında mıknatıslanmadaki önemli dalgalanmalar gibi olaylar, tam olarak ancak 20 yıl kadar önce, yani yapılan ilk deneylerden 700 yıl kadar sonra anlaşıldı.Manyetik şeritlerden bilgisayar belleklerine ve iletişim sistemleri bileşenlerinden soğutma tekniklerine kadar pratik uygulamalarsa bu kadar uzun zaman beklemedi.